Yetkiyi en kötü kullanan milletiz…
Nasıl mı?
Buyurun…
*
Atatürk ve arkadaşları ‘Cumhuriyet’i ilan ettiğinde,
Türkiye nüfusumuz İstanbul’dan azdı…
Nüfusa göre daha geniş bir hazine arazimiz vardı…
O dönem, birileri “yetki” aldı…
Türkiye’nin en değerli sahil şeridi,
en değerleri arazileri,
savaştan kaçanlara peşkeş çekildi…
Düşmana karşı tek bir mermi atmayan adamlar, “servet sahibi” oldular…
*
Gelelim 1960’lı yıllara…
Menderes, Başbakan’dı…
Yetkisini kullanmaya müsaade etmediler…
Darbe yapıp indirdiler…
“Yetki” orduya geçti…
Peki ordu ne yaptı?
Sanki düşmanla savaşır gibi,
halkını, idarecilerini ezdi geçti…
*
1970’de “yetki” alanlar ise…
Zulmün devamını getirdiler…
*
1980’de değişen olmadı…
“Sizi terörden kurtardık “deyip…
Kimi buldularsa içeri attılar…
Simitçi, çaycı en büyük düşmanları…
Demirel, Ecevit ise dostları oldu…
*
97’de…
Siyasilerin elinden yetkiyi alan asker,
Yine halkına savaş açtı…
*
1999 yılında ise yetki IMF’de olduğu için,
Ne yaptılar bilmiyorum…
*
2002 sonrası ise savcılar aldı yetkiyi…
Tam,
“Ordunun baskısından kurtulduk” derken…
Adamlar önüne geleni içeri atmak istedi…
Tamam iyi hoş da…
Suçluları içeri at da…
Hükümetin icraatına göre de operasyon yapılmaz ki…
*
Son olarak öğrendiğimiz olayda…
Hakan Fidan için mevzilenen polis,
yalnız kaldığında,
adamı alıp içeri tıkacakmış…
Bu da son “yetkilimizin” işi…
*
“Yetki”yle donatılınca o kadar kendimizi kaybediyoruz ki,
Onbaşı olduğumuzda 10 er,
Yüzbaşı olduğumuzda 100 er dövüyoruz…
Hedefimiz “düşman askeri dövmek” olmasına rağmen…
*
Görev bilinci ile değil…
“Yetkimizi kullanma şehvetiyle” yaşıyoruz…
-
Sağlıcakla kalın…