İçeriği “karşılıklı silahlı saldırı”dır.
‘Savaş’tan bahsediyorum…
İki ülke arsında gerginlik olur,
ardından çatışma çıkar.
Bunun adı ‘savaş’tır.
*
Bir de iç güvenlik mekanizması vardır.
Suçlulara “operasyon” yapılır.
Karşı koyanlar etkisiz hale getirilir.
Bunun adı da ‘asayişi sağlamak’ tır.
*
Demirtaş diyor ki,
“bu savaşı siz başlattınız”
Başka bir ifadesinde,
“Savaşta çocuklarımız ölüyor”
“Savaş” ifadesinden yola çıkarak…
*
Teşbihte hata olmaz,
diyelim ki,
polis bir hırsızı yakalamak üzere,
o anda hırsız silahla karşılık verdi.
Güvenlik güçleri bununla çatışırsa,
savaş anlamını mı taşır?
*
Hakkari’de devlete başkaldırmış kişilere;
operasyon yapılması savaş mıdır;
yoksa, suçlunun etkisiz hale getirilme şekli mi?
*
Diyeceğim “savaş” farklı,
“olaya müdahale” farklıdır.
*
Şimdi,
herhangi bir ülke bize savaş ilan etse,
BDP ne yapacak?
Demirtaş çıkıp,
“Ülkemize yapılacak saldırıda karşınızda bizi bulursunuz” mu diyecek,
Yoksa,
“Buyurun beyler, Türkiye’yi beraber yok edelim” mi?
Tabiî ki İkincisini…
*
Biz, Hakkari’ye dışarıdan yapılacak bir saldırıda,
hep beraber savunmak için gider miyiz?
Gideriz…
Peki,
İzmir’e yapılacak bir dış müdahalede,
BDP ve yandaşları bizi korumaya gelir mi?
Gelmez…
Üstelik, düşmanla beraber olup bize saldırırlar.
*
Suriye’de uçağımız düşürüldü.
Olaya,
CHP tepki gösterdi…
MHP tepki gösterdi…
İktidar tepki gösterdi…
BDP’den ise ses çıkmadı.
Hatta zevkten ‘dört köşe’ oldular…
Sanırım şöyle düşünmüşlerdir,
“onlar düşürmeseydi, biz düşürecektik”
“Maşa varken” tabiri…
*
Sonuç itibariyle şunu demek istiyorum.
Eğer şu anda askerlerle çatışanlar “savaş” halindeyseler,
BDP’nın TBMM’de ne işi var?
Yok eğer; “savaş değil” de, bir “müdahale”yse,
O zaman neden BDP şehitlerin yanında değil de,
teröristlerin yanında…
-