17- 18 yaşlarımdayım…

Hem çalışıyor,

Hem de bilgisayar kursuna gidiyordum.

O dönemlerde bir olaya şahit olmuştum,

Camları siyah lüks bir araç ters yöne girmişti.

Arkadaşıma dönüp, “adama bak, manyak galiba” dedim.

Arkadaşımın o gün bana verdiği cevap aynen şöyleydi,

“Bu adam çok zengin, ofisine gitmek için her zaman bu yolu kullanır.”

Peki dedim, “ceza yazmıyor mu polisler.”

“adamda para tonla, ceza yazsan ne olacak ki, ‘yazarsan yaz lan!’ deyip gidiyor…

***

Son günlerde sık sık haksızlıklarla karşılaşıyoruz.

Bir değil, iki değil üç değil,

her Allah’ın günü…

“Yapma” diyende yok,

“Dur” diyende.

Bunlardan son ikisini hemen söyleyeyim;

“Ağaç kesene, askerden kaçana hapis yok.”

Ya ne var?

Para cezası…

***

Etrafımızda bazı isimler dolaşır,

- Şu adam var ya

- Eee ne olmuş o adama?

- Ormanı yedi bitirdi, o ‘cip’i de çaldığı ağaçlar sayesinde aldı.

Duymanınız var mı bu tür konuşmaları?

Sanmıyorum….

Bu hırsızlıklar Hapis cezası varken yapılıyordu.

Şimdi çalarsan ödeyeceğin para sadece 250 TL…

Artık çal çalabildiğin kadar…

***

Askerden kaçanlara gelelim;

paran varsa kaç,

peki, ya yoksa?

O zaman ne yapacak vatandaş?

Evindeki eski koltuğumu verecek size?

Yoksa antika diye eski sobasını mı?

Ne yapacaksın parası olmayan kaçağa?

Dövecek misin?

Hapse mi atacaksınız?

Devlet olarak ne yapacaksın?

***

Asker kaçağına hapis yok,

Ağaç çalana hapis yok…

gerekçe,

mahkemelerin yükü azalacakmış.

Azaltın bakalım,

Peki o zaman hangi suçları yargılayacaksınız?

Karikatür çizenlerimi?

Kitap yazanlarımı?

Sizce karikatür çizmek; ağaç çalmaktan, askerden kaçmaktan daha mı ağır bir suçtur?

“Ağaç çalan” mahkemeyi meşgul ediyor da,

“Bana ters baktı” diyenler mi meşgul etmiyor?

***

Ne güzel, devam edin bakalım yanlışlarınıza…

Etrafınızda aklı başında muhalefet yok ya,

istediğinizi yapın…

Bahçeli, ‘okul kapatmayla’ uğraşır,

Kılıçdaroğlu, ‘600 TL ile çalışılan memlekette’,

‘600 lira çalışmayana verir’…

Evet,

Bu gibi kafalar varken, meydan sizin…

Ne yaparsanız doğrudur…

Ama

size de bir gün “doğrudur” diyen değil,

“doğru dur” diyen olacaktır.

Hiç kuşkunuz olmasın…