Makale:
Ergenekon soruşturması,

devamında tutuklamalar…

Polisler tutuklandı…

doktorlar tutuklandı…

Askerler tutuklandı…

Hukukçular tutuklandı…

Arada da gazeteciler…

*

Polis hariç,

tüm kamu görevlileri kendi içindekileri destekledi,

suçlu ya da suçsuz olmalarına bakılmaksızın…

Akşama kadar aynı yerde, beraber çay içtiğiniz, özelinizi paylaştığınız kişiler,

ansızın tutuklanırsa tepki göstermeniz, üzülmeniz normaldir.

İnsani bir duygudur yani…

Tüm tutuklamalar insani olarak beni de üzüyor,

gazetecilerinki ise daha ağır basıyor…

Tek suçu eğer yazmaksa bir yazarın,

ve

tutuklanıyorsa,

tepkisiz kalmamak gerekiyor…

*

Unutmamamız gereken,

gazeteci “mağrur”un yanında değil,

“mağdur”un yanında olmalıdır…

Peki, yeterince uygulandı mı bu gereklilik?

Bence “hayır”

Sık sık dile getiriyorum,

“Ağlamazsanız, ağlanmazsınız”…

ve

geçtiğimiz günlerde Can Dündar’da aynı şeyi söyledi,

“geçmişe üzülmedik, üzülmeliydik” dedi…

*

Hüseyin Üzmez’in davasında öyle olmadı mı?

Şimdi sokaklarda gösteri yapanlar linç etmedi mi onu ,

“Küçük bir kızı taciz” iddiası vardı.

Hüseyin Üzmez, “ben yapmadım” dedi,

Kızın annesi, babası Üzmez’e dava bile açmadı.

Peki,

Gazeteciler ne yaptı?

Kızla ilgili verilen “adli tıp raporu” bile, yaptıkları baskı neticesinde değişti.

Üzmez’in suçlu olma ihtimali yüksekti ama ilk iddia onu suçlu yapmak için yeterli değildi.

Ortada daha “iddia” varken “kesin hükmü” yandaş olmayan(!) medya vermişti bile.

O dönemlerde “basın susturulmak isteniyor” denmedi.

Aksine “öldürün bu adamı!” dendi.

O dönemlerde yazarın sevenleri neden sokağa çıkmadı?

Çünkü Üzmez gazetecik yaptığından dolayı içeri alınmadı.

şimdi, Nedim Şener için “yazdıklarından dolayı içeri almadık” diyor, Savcı Zekeriya Öz…

Aynı şey değil midir ikisi de?

*

Bugün, sokaklara bağıran, “Basın özgürlüğü gidiyor!” diyen gazetecilere soruyorum:

Abdurahman Dilipak askeri mahkemelerde yargılandığında ne yapıyordunuz?

Adam, sivil mahkemenin varlığını bile unutmuştu.

Ya, bir tiyatro eserini organize eden gazeteci Nurettin Şirin?

Şirin, 17 yıl hapis cezası aldığında neredeydiniz?

sabah sabah adam mı tutuklanır derken,

bir zamanlar, gece saat 02 civarında evinden alınan, gazeteci kimliği de olan Merve Kavakçı için

ne yaptınız?

Kaçınız çıktı sokaklara?

Geçmiş dönemlerde halka ve sizin dışınızdaki medyaya baskı yapan, hakim ve savcılar için kılınızı bile kıpırdatmadınız.

Şimdi çıkmış basın özgürlüğünden bahsediyorsunuz.

28 Şubat döneminde karakol görmeden, savcı görmeden, hâkim görmeden, direkt cezaevine girdim.

O zamanlar hukuk vardı da, şimdi mi yok?

Tüm bunları düşünerek,

aklımızı başımıza alalım,

Nedim Şener içinde üzülelim,

Nurettin Şirin içinde...

Ama nerde!

Yandaş olmayan(!) medyanın savunucusu İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal bir toplantıda şöyle diyor:

“Ya bazen statüko iyi bir şeydir. Ve bazen bakın statükoyu savunmak son derece ilerici ve devrimci bir duruştur"…

İşte sıkıntı bu kafalarda,

Ben bu kafaya her zamanki verdiğim şu cevabı veririm:

Hadi ordan! Hadi ordan’ Hadi ordan!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner118

banner113