Makale:
Bizim halkımız;
yer sofrasında yemek yer…
Kuru fasulye baş yemeğidir,
yanında “soğan” olursa değmeyin keyiflerine…
“Kırmızı şarap” bulunmaz,
ancak “ayran” hep vardır yanlarında…
“Kanepe” yemezler,
“Kanepe”den anladıkları, oturmaktır…
Aynı tastan beş kişi “çorba” içer,
ekmeği banmadan “salata” yemezler…
Hele bizde bir “Boyalı Köyü” vardır,
bu köyde insanlar “mısır”ı sabah öğle ve akşam yerler,
çünkü “menü”lerinde sadece “mısır” vardır…
o kadar fakirdirler ki,
her şeye rağmen, size sunacakları bir bardak ayranları,
yemeye kıyamadıkları yemekleri vardır…
*
“Borsayı” bilmezler,
“Faiz”de paraları yoktur…
“Repo”dan anlamazlar,
Bir iki çeyrek altıları varsa o dur servetleri…
“Çırağan sarayını” sadece isim olarak bilirler,
ne kapısının yanından geçmişlikleri vardır,
ne de uzaktan görmeleri…
Ancak,
sarayda bir gecelik davette harcanan para,
halkımın “yedi göbek sülalesini” doyuracak güçtedir.
*
Şehirlerde yaşayan halkımda farklı değildir,
işlerine giderken otobüslerde,
bayan erkek, üst üste, patates çuvalı gibi istiflenirler.
üç- dört saat ayakta yolculuk yaparlar…
“asgari ücretle” çalışır birçoğu,
“sigortasız” olanları da cabası…
*
Oğullarını “davul zurna”yla askere yollayanlarda benim halkımdır.
“O, bu, şu, neden oğlunu göndermiyor da ben gönderiyorum” hissine kapılmadan,
vatan için yaparlar, hiçbir menfaat gözetmeden…
“Paralı askerlik” nedir bilmez,
olsa da para, o uğurda harcamazlar…
Yeri gelir, oğlunu şehit verir,
Yeri gelir, “ diğer çocuklarım da vatana feda olsun” derler.
Ama,
şehit ana ve babasına ilgi sadece cenazelerde olur,
Bürokraside ise bir “hiç”tir çoğu,
kıyafetleri ilkel gelir, bazı idarecilere…
yine de başları diktir.
Ve,
“ Vatan sağ olsun” derler…
*
“Maden” çalışanlarımız vardır, onları ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim.
Ama,
pek duyulmamış kısa bir olayı anlatayım:
Ünlü bir sanatçımız klip çekmek için Zonguldak’a gider,
‘Maden Ocağı’nda çekmek ister “klip” ini.
Amacı,
onların “dramlarını” anlatmaktır.
Yerin altına gitmek için çekim grubu ve birkaç görevliyle asansöre biner.
Yüz metre bile inmeden başlar bağırmaya,
“imdat! İmdat! Çıkarın beni buradaan!”
Görevliler hemen asansörü yukarı çıkarır.
Tir tir titremekte olan sanatçı daha sonra çekimini bir “mağarada” yapmak zorunda kalır…
Halkçı olmadığı halde Başbakan Erdoğan, o maden ocağına inmişti,
Kemal Bey halka gideceksiniz ya,
Aha da size fırsat,
Buyurun maden ocağına…(maden ocağına gitmiş)
*
Kemal Bey, size halkı tanıtabildiysem ne mutlu bana…
“halkım” dediğin insanlar işte böyle yaşıyor…
Belki sen “halk adamısın”,
Bilemem.
Ancak bir gerçek var,
“Artık varoşların ayağına gideceğiz” diyorsun,
başına “artık” ekleyerek…
Bu kelimeyi kattığında göre, ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor,
“Şimdiye kadar halkın ayağına gitmemiş bir parti, şimdiden sonra gidecek”…
80 yıldan sonra halka gitmek istiyorsun, durum öyle anlaşılıyor,
o zaman buyur,
gerekli TÜYOları sana verdim.
Halka git,
onları “yavan” ekmek yemekten,
çocuklarını “ölüme” göndermekten kurtar…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner118

banner113