Oturduğumuz apartmanda üst katta bir komşumuz var.
Yaz geldiğinde orkestrasını yanına alır,
sabahlara kadar sazlı sözlü eğlenceler düzenler.
Ankara’nın meşhur havaları çalınır,
kadınlar göbek atar.
Anlattıklarımdan, gürültü oluyor mu diye soracağınızı sanmıyorum.
sabaha kadar oturuyoruz, gündüz uyuyoruz....
Birgün memleketten hastaneye gitmek için bir hemşerimiz geldi, misafirimiz oldu.
Akşam biraz sohbet ettik, hemşerimiz konuşurken sesini biraz yükseltti...
Yukarıdan anında tepki geldi, “tak,tak,tak!”
*
Bu olayı neden anlattım?
Korkak biri olduğumu ifade etmek için değil, zaten korkak biriyim...
Anlatmak istediğim,
yıllardır devlet tepemizde orkestra çaldı,
hiç kimse, “devlet ağabey rahatsız oluyoruz” diyemedi.
Korktu, ürktü insanlar...
Devlet halkına karşı o kadar acımasızdı ki,
Paran varsa, doktor;
gücün varsa, adalet seninle ilgilendi...
Binlerce insanın okumasını engelledi devlet...
Bunları bağırta bağırta yaptı...
Halk,
“ tüm bu haksızlıklardan nasıl kurtuluruz” diye düşünmeye başlamıştı ki,
Seçim oldu.
Ve sonunda yaşam tarzı kendisine yakın,
Müesses Nizam’ın dışladığı kişileri yönetici olarak seçti.
*
Ak Parti tüm baskılara rağmen gücünü gösterdi,
derin yapılanmalının kökünü kazımaya başladı.
Cumhuriyet tarihinde bir ilkti bu...
Cesaretle tabular yıkıldı...
Ha,
Hükümet bu arada yanlışlar yapmadı mı?
Tabiî ki yaptı.
Haksızlıklar, yolsuzluklar, hırsızlıklar,
her hükümette olduğu gibi bu hükümette de oldu.
Ayrı bir ortamda eleştirilecek, tartışılacak konular bunlar.
Ben bir devrimden bahsediyorum.
“Halk devriminden”.
Hükümet ‘iyidir’ ya da ‘kötüdür’, tartışırsınız.
Ama tartışamayacağınız tek konu,
Türkiye’de halk devrimi gerçekleşmiştir.
Hem de seçimle...
Halk, devrimi gerçekleştirmeseydi ne olurdu?
Söyleyeyim:
Üst kattaki komşumuz orkestraya devam eder,
bizde “aman sesimizi yükseltmeyelim” diyerek, korkularımızla yaşamaya mahkum olurduk.