Tarih kitabı okurken temkinli davranırım...

Yazılana hemen inanmam.

Önce , karşılaştırır,

sonra tartarım...

Murat Bardakçı’nın yazdıklarını ayrı,

Mustafa Müftüoğlu’nu ayrı değerlendiririm.

Turgut Özakman ise bir başkadır zihnimde...

Resmi tarihe ise pek inanmam...

Mesela;

‘Kubilay’ın şehit edilmesinin resmi tarihteki gibi olduğunu sanmam...

*

Atatürk hakkında yazılanlara da ‘balıklama’ dalmam.

‘Doğruluğunu’ araştırırım,

Tarihte Atatürk’ün rolünü anlamaya çalışırım.

Tek bir eserden bakmam yaşantısına...

Ayrıca,

ADD’nin sevdiği gibi sevmem Atatürk’ü,

ÇYDD’nin sevdiği gibi de sevmem...

Din tüccarlarının sevdiği gibi ise, hiç değil...

O’nu Türk vatandaşı olarak çok severim...



*

Neden mi çok severim Atatürk’ü?

Yıl

29 Ekim 1923

Cumhuriyet ilan ediliyor....

Halk diktatörlükten, cumhuriyete geçiyor...

Ve...

87 yıl sonra...

Türkiye bu nimetlerden faydalanırken,

Mısır, Tunus... ‘Cumhuriyet’in, ‘demokrasi’nin var olduğunu yeni anlıyor...

Adlarında her ne kadar “cumhuriyet” geçse de...

1934’de “kadına seçme ve seçilme hakkını” veriyor ‘önder’ ...

İsviçre ise 1972 de...

*

Hâlâ, Tunus’ta insanlar konuşamıyor.

Cezayir’de de öyle,

Arabistan’da da...

Ya Türkiye?

1923’de, Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde özgüvenimizi kazanıyoruz....

Dikta yönetimi lağvediyor Atatürk...

“Hadi” diyor padişaha, ” saray sefanız artık bitti”...

“bundan sonra halk kendi kendisini yönetecek,

İşinize gelirse” diyor...

Ve...

Muhteşem Atatürk,

Muhteşem cumhuriyeti bize hediye ediyor...

*

Peki,

Atatürk olmasa ne olurdu?

Türkiye’de Mısır gibi mi olurdu?

Evet,

aynen öyle...

Ya ezan?..

“Atatürk olmasa ezan olmazdı” gibi hikayelere inanmam...

Ezan; en dinsiz ülkelerde,

sömürge ülkelerde bile var.

O bakımdan o tür yaklaşımlar bana göre değil.

Yani,

Atatürk olmasaydı ‘ezan’ yine olurdu.

Ancak,

Ancak....

Bilmemiz gereken önemli bir şey var:

Atatürk olmasaydı,

“Tayyip Erdoğan ne bugün ne de yarın,

asla ‘başbakan’ olamazdı”...